Ramazan ajandası: Peygamber torunu Hz.İmam Hasan’ın Ramazan ayının on beşinci gününde doğuşu

Hicretin üçüncü senesinde mübarek Ramazan ayının on beşinci gecesinde Medîne-i Münevvere nûra gark oldu: Allah Resûlü’nün (Allah-u Teâlâ O’na ve Pâk Ehlibeyti’ne salât eylesin) Reyhânesi, Cennet Gençlerinin Efendisi ve Sıbt-i Ekber (Büyük Torun) Hz.İmam Hasan-ı Muctebâ (Allah’ın selâmı üzerine olsun) Pazartesi’yi Salı’ya bağlayan bir gecede yeryüzünü şereflenmişti. Kutlu doğumla Medîne-i Münevvere neşe ve sevince boğuldu.

Hz.İmam Ali b. Huseyn’in (Allah’ın selâmı üzerlerine olsun) şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir: “Fatıma, Hasan’ı (İkisine de selâm olsun) doğurunca Ali’ye (O’na selâm olsun) “O’na isim ver” dedi. Ali de ‘O’na isim verme konusunda Allah Resûlü’nden önce davranmam (Onu beklerim)’ dedi. Allah Resûlü (Allah-u Teâlâ O’na ve Pâk Ehlibeyti’ne salât eylesin) gelince (doğuma yardım eden kadınlar) onu sarı bir beze sarılmış olarak O’na verdiler. Allah Resûlü (Allah-u Teâlâ O’na ve Pâk Ehlibeyti’ne salât eylesin) de ‘Sizi onu sarı (bir beze) sarmayın demedim mi?’ deyip o bezi çıkardı. Onu (bebeği) beyaz bir beze doladı. Sonra Ali’ye (O’na selâm olsun) dönüp “O’na isim verdin mi?” diye sordu. Ali de “O’na isim vermede senin önüne geçmem ki” deyince Allah Resûlü (Allah-u Teâlâ O’na ve Pâk Ehlibeyti’ne salât eylesin) “O’na isim vermede Rabbim’den (Azze ve Celle) (gelecek buyruğun) önüne geçecek değilim” diye buyurdu.

Bunun üzerine Yüce Allah Cebrail’e vahy etti: “Muhammed’in bir evladı dünyaya geldi. O’na in, O’nu selamla ve O’nu kutla. O’na de ki: ‘Ali’nin senin nezdindeki konumu, Harun’un Musa’nın nezdindeki konumu gibidir. O halde ona (bebeğe) Harun’un oğlunun adını ver.’” Cebrail (O’na selâm olsun) indi ve Allah (Azze ve Celle) katından tebrikleri iletip şöyle dedi: “Allah (Azze ve Celle) sana O’nu Harun’un oğlunun ismini vermeni emrediyor.”

“Allah Resûlü “Peki O’nun ismi neydi?” diye sorunca “Şubber’dir” dedi. Allah Resûlü “(Ama) benim dilim Arapça’dır” diye buyurunca “Ona ‘Hasan (Güzel kimse)” adını ver dedi. Bunun üzerine Allah Resûlü de O’na ‘Hasan’ ismini verdi.”

Hz.İmam Hasan (O’na selâm olsun) Dedesi Allah Resûlü’nün (Allah-u Teâlâ O’na ve Pâk Ehlibeyti’ne salât eylesin) ağuşunda büyümüş, risalet madeninden beslenmiş ve O’nun ahlâkıyla ahlaklanmıştır. Yüce Allah, Resûlü’nü ebedi yurda alıncaya kadar yanı başında yetişen Hz.İmam Hasan (Allah’ın selâmı üzerine olsun); dedesinden edebini, hidayetini, heybetini ve efendiliğini miras almıştır. Allah Resûlü hz.İmam Hasan’ı, Müminlerin Emîri’nden (Allah-u Teâlâ Onlar’a ve Pâk Ehlibeyt’in diğer efrâdına salât eylesin) sonra miras alacağı İmamet makamı için hazırlayıp yetiştirmiştir. Torunu Hz.İmam Hasan’ın (Allah’ın selâmı üzerine olsun) İmametini defalarca birçok farklı münasebette vurgulayan Allah Resûlü (Allah-u Teâlâ O’na ve Pâk Ehlibeyti’ne salât eylesin) “Hasan ve Huseyn iki İmamdır’lar; otursalar da kıyam etseler de. Allah’ım ben o ikisini seviyorum, o ikisini sevenleri sen de sev” diye buyurmuştur.

Nübüvvet ve İmameti, güzel soyu ve nesebi buluşturan bu yüce İmam; her daim Müslümanlara Dedesi’ni (Allah-u Teâlâ O’na ve Pâk Ehlibeyti’ne salât eylesin) hatırlatan bir torun olmuştur. Karşılaştıkları sorunlarda ve çetin işlerde Müslümanların kapısını ilk çaldığı kimse olmuştur. Zira o dönemde birbirinden acı hadiseler yaşanmıştır.

Şeyh Sadûk “el-Emâlî” isimli kitabında Hz.İmam Sadık’ın dedesi Hz.İmam Zeynelabidîn’den Hz.İmam Hasan-ı Muctebâ’nın (Allah’ın selâmı üzerlerine olsun) halini niteleyen bir rivayet aktarmıştır. Rivayette Hz.İmam Hasan (Allah’ın selâmı üzerine olsun) şöyle anlatılmıştır: Kendi döneminde insanlar içerisinde Allah’a en çok kulluk eden, en zahit olan ve en faziletli olan kimseydi. Hacca gitti mi yürüyerek giderdi, hatta yalınayak gittiği dahi olurdu. Başına gelen her durumda noksan sıfatlardan münezzeh olan Yüce Allah’ı anardı. İnsanların en doğru sözlüsü, en belagatli konuşanıydı (en uzdillisiydi). Mescidin kapısına geldiğinde başını yukarı kaldırır: “Allah’ım, misafirin kapına gelmiştir…Ey Muhsin (ihsanda bulunan kimse), kötü bir kimse gelmiştir sana. Bendeki güzel olmayan işleri, senin katındaki güzel şeylerle (güzelleştir, düzelt) ey keremi pek bol olan kimse!” derdi.
Okur yorumları
Yorum bulunmuyor
Yorum ekle
İsim:
Ülke:
E-posta:
Paylaş: